👤

17. yy kadar türk müziği bestecileri​

Cevap :

17 ve 18.Yy Osmanlı Söz Yazarı, Bestekar ve Yorumcuları

17 ve 18. yüzyılda Türk müziğinde önemli bestekârlar yetişmiştir. Bu dönem bestekarları saray ve çevresinde büyük saygı görmüş; padişahların takdirini kazanmışlardır. Birçok padişah sanatı desteklemenin yanı sıra verdikleri eserlerle bestekârlar arasında yerini almıştır.

Benli Hasan Ağa (1607 – 1665)

Edirne’de doğmuştur. Halk müziğiyle uğraşan ve tambura çalan Benli Hasan Ağa’nın ünü, saray çevresinde de duyulunca Enderun’a alınmış ve Evliya Çelebi ile aynı yıllarda öğrenim görmüştür. İki peşrev (rast peşrevi, pençgâh peşrevi) ve rast makamında saz semaisi olmak üzere günümüze kadar gelen toplam üç eseri vardır.

Ali Ufkî Bey (1610 – 1675)

Ali Ufkî Bey Polonya asıllıdır. Santuri Ali Bey olarak da bilinmektedir. Enderun’da eğitim görmüş, Doğu ve Batı dillerini, Türk sanatlarını ve müziğini öğrenmiş, Ufkî mahlası ile halk şiirine yakın ilahi biçiminde şiir denemeleri yazmıştır. Santuri Ufkî Bey, 17. yüzyıl ortalarında Avrupa notası ile yazdığı saz ve söz eserlerini, Mecmua-î Sâz ü Söz adlı bir kitapta toplamıştır. Bu kitap, Londra British Müzesinde bulunmaktadır.

IV. Murat (1612 – 1640)

Muradi mahlasıyla şiirler yazmış, Şah Murat mahlasıyla bestekârlık yapmıştır. Padişahlığı döneminde sanatkârları etrafında toplamış, onları himayesi altına almıştır. İlahi ve yürük semai olmak üzere çeşitli eserler yazıp bestelemiş ancak eserleri günümüze ulaşmamıştır.

Hafız Post (1630 – 1694)

İstanbul’da doğmuş, iyi bir öğrenim görmüş, genç yaşta hafız ve hacı olmuştur. Müziğin yanında hat sanatıyla da ilgilenmiş, şiirler yazmıştır. Hafız Post, Itrî’den önce klasik müziğimizin olgunlaşıp gelişmesinde ve biçimlenmesinde rolü olan en önemli bestekârlardandır. Dinî ve din dışı konularda yüzlerce eser bestelemiş olmasına rağmen günümüze ancak on eseri ulaşabilmiştir. Bunlardan biri durak diğeri tevşih olan iki eseri dinî formlardadır. Beşi beste, biri ağır semai, ikisi yürük semaiden oluşan sekiz eseri ise din dışı formlardadır.

Şeyhülislam Esad Efendi (1685 – 1751)

17 ve 18. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamıştır. 99 ünlü bestekârı kısaca tanıtan ve eserlerinin sözlerinden örnekler veren bir tezkire kaleme almış, müzik tarihimizdeki ilk biyografi dergisi olan Atrâb- ul Âsâr’ı çıkarmıştır.

I. Mahmut (1696 – 1754)

Sebkati mahlası ile şiirler yazmış, musikiyle uğraşmış, besteler yapmıştır. İyi bir bestekâr olan I. Mahmut’un; peşrev, saz semai türlerinde çeşitli eserleri günümüze kadar gelmiştir.

Çömlekçizade Recep Çelebi (? – 1701)

Recep Çelebi, iyi bir hanende ve bestekârdır. Dinî ve din dışı alanda bestelediği binden fazla eseri vardır. Eserlerinden ancak sekiz tanesi günümüze ulaşabilmiştir. Bu eserlerden biri peşrev, üçü beste, ikisi ağır semai, ikisi de yürük semaidir.

Dilhayat Kalfa (1710 – 1780)

Sarayda görev yaparak kalfalık rütbesine ulaştığından Dilhayat Kalfa adını almıştır. Tambur çalmayı öğrenmiş ve bestelerini tambur eşliğinde yapmıştır. Türk müziğinin bilinen ilk kadın bestekârı olan Dilhayat Kalfa’nın on iki eseri günümüze ulaşmıştır.

III. Selim (1761 – 1808)

Büyük bir şair, bestekâr, tamburi ve neyzendir. Şiirlerini İlhami mahlası ile yazmış olan III. Selim, sanatı destekleyen padişahlardan biridir. Şehzadeliğinden itibaren çevresinde çok sayıda sanatçı bulundurmuş ve onlara, sanatlarını geliştirmeleri için destek olmuştur. III. Selim’in padişahlık yıllarında birbirleriyle yarışan sanatkârlar, en önemli eserlerini bu dönemde bestelemişlerdir. III. Selim; acem-buselik, arazbar-buselik, hüseyni-zemzeme, neva-buselik, pesendide, suzidilara, şevkefza, şevk- u tarab gibi makamlar oluşturmuştur. Osmanlı Döneminde opera izleyip Batı müziği dinleyen ilk padişah olan III. Selim’in; ayin, durak, peşrev, saz semaisi, kâr, beste, ağır semai, yürük semai ve şarkı formlarındaki eserleri günümüze kadar ulaşmıştır.

Arazbar Şarkısı

Oldu gönül sana mâil

Vaslına kıl bari nail

Cümle âlem olsa hâil

Sarmadan geçmek ne kâbil

Firâkınla nev-civânım

Kalmadı tâb- u tuvânım

Tende oldukça bu canım

Sarmadan geçmek ne kâbil

II. Mahmut (1785 – 1839)

3. Osmanlı padişahı II. Mahmut, müziği III. Selim’den öğrenmiştir. Şair, hattat, neyzen ve tamburidir. Şiirlerini Adlî mahlasıyla yazmıştır. II. Mahmut’un günümüze ulaşan yirmi beş bestesi bulunmaktadır. Bunlardan biri de kendi kurduğu ordu için bestelediği Acem-Aşiran Asakir- i Mansure- i Muhammediye Marşı’dır.

Acem Buselik Şarkısı

Ey sînesâfılâ’l- i mül

Her dilbere vermem gönül

Bil böyle ey ruhsârı gül

Oldu gönül sana mâilvaslına kıl bârinâil

Ey sînesâfılâ’l- i mül

Ben âşık- ı avareyim

Ancak sana dişledâreyim

Her dilbere vermem gönül

Mevlevi Buhurîzade Mustafa Itrî (? – 1712)

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Asıl adı Mustafa’dır. Itrî, onun şiirlerinde kullandığı mahlastır. Buhurîzade Mustafa Efendi diye de anılmıştır. Zamanına göre iyi öğrenim görmüştür. Ustalarından biri Hâfız Post’ tur. Buhurîzade Mustafa Itrî; Nasrullah Vâkıf Halhalî, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi 17. yüzyıl bestecilerinden de yararlanmıştır. Çağının kaynakları, onun Mevlevi olduğunda birleşmişlerdir. Mevlevi tekkelerinde okunmak üzere bir ayin ile bir naat bestelemiş olması da bunun bir kanıtıdır. Bestelediği yapıtlarla saray çevresinden büyük yakınlık görmüştür. Itrî, elli yaşına kadar Enderunda müzik öğretmenliği ve hanendelik yaptıktan sonra emekli olup saraydan ayrılmıştır. Itrî, zamanının tanınmış şairlerindendir. Divan edebiyatı ve âşık tarzı halk edebiyatına ait şiirleri vardır.

Naatlar, gazeller, tahmisler, nazireler, şarkılar dışında; hece ölçüsüyle türküler de yazmıştır. Nabî, Bakî, Nâzım, Nailî, Nef’î gibi ustaların şiirlerini bestelemeyi tercih etmiştir. Yapıtlarıyla bir çığır açmış, klasik Türk müziğinin kurucusu olmuştur. Onun döneminde klasik Türk müziği diye adlandırılan Osmanlı-Türk üslubu en belirgin çizgileriyle ortaya çıkmıştır. Klasik üslup ile şiir kaleme alan birçok besteciyi etkilemiştir. Itrî, Abdülkadir Merâgi ve Hammamîzade İsmail Dede Efendi’yle birlikte Türk müziğinin gelişimini yönlendiren üç önemli besteciden biri olmuştur. Itrî, dinsel müziğe büyük katkı sağlamıştır. Itrî’nin bayram namazlarında okunan Segâh Bayram Tekbiri, kutsal emanetlerin ziyareti sırasında okunan Segâh Salât- ı Ümmiye, Mâye Cuma Salâtı, Dilkeşhâveran Gece Salâtı gibi eserleri yüzyıllardır etkilerinden bir şey yitirmemiştir.