Anası, bir köşeye büzülüp melul melul oturan kızına baktı baktı; acıyacağına öfkelendi. Öfkelenince memle- ket diliyle beddua ederdi: "Kızıl kızıl bişesin de kızıl ataşa düşesin! İstanbul'a gideceğine aklının bardağı kırılaydı da senden kurtulay- dık!" diye çıkıştı. Nebile karşılık vermedi. Kavga edecek halde değildi; bitkindi. İşitmezlikten geldi, tekrar düşün- meye daldı. Küçük kasabanın elektriği üç gündür bozuktu; zaten ikide bir bozulurdu, bozulmadan işlediği var mıydı ki? İşte gene odada ufacık bir lamba yanıyordu. Sanki aydınlatmak için konulmamıştı; çıplak duvarları gölgelerle doldurmaya, girip çıkanlardan, oturanlardan çok onların gölgelerini seyrettirmeye yarıyordu. İlk soğuklar ve ilk sürekli yağmurlar başladığı için de ışıksızlık kızın büsbütün üzüntüsüne dokunmuştu. Yüreği her akşamkinden şişkindi. Artık hep böyle, burada, kasabada mı yaşamaya mahkûmdu? bu metindeki isimleri bulunuz?? Acil